Suç devletin mi yoksa…?
Şanı yüce Allah’a Hamd, resulüne Selât ve Selâm olsun?
Hepimizin malumu olan ve aynı zamanda kanımızı bir kez daha donduran, ve neredeyse süreklilik arz eden küçük kızlara tecavüz vakası ile karşı karşıyayız.
Şöyle bir hafızamızı yoklayalım!
Son iki yılda bu iğrenç vakalar tekrar tekrar devam ediliyor.
Hatırlarsanız, henüz geçenlerde ülke gündemini sarsan bir hadise cereyan etmişti. Suriyeli bir bacımıza önce tecavüz ve ardından barbarca ve vahşice bir katliam yapılmıştı.
Biraz daha geriye gedelim!
Özgecan Vakası; kendisi hem yakılmış hem de parmaklarına kadar paramparça edilmişti.
Yani demek ki bu yaşanan vakıa ne ilk; Ne de son olacak gibi…
Peki tüm bunların sorumlusu kim???
Elbette ki bu işi gerçekleştirenler vicdani yetilerini kaybetmiş kimselerdir.
Elbette ki bu kimseler İslami ve insani duygularını ayaklar altına almışlar.
Ve elbette ki bu kişiler tamamıyla nefislerinin kölesi olup, iradelerini şeytana teslim etmiş kimselerdir.
Ancak bizim burada ‘’Hırsızın hiç mi suçu yok’’ diye meşhur bir deyim var.
Rabbimizin ‘’Zinaya yaklaşmayın’ emrini es geçip, laik devletin gerekliklerini yapan ve Zinanın devlet eliyle yapıldığı,
İçkinin bizatihi devlet tarafından üretildiği,
Halkı rıza-i ilahi adına irşad edenlerin ceza evinde olduğu bir memlekette, ne bekleyebiliriz Allah aşkına siz söyleyin!
Tekrar ediyorum; tüm kötülüklerin anası olan içki, devlet eliyle üretiliyorsa, kalkıp da kimse ‘ dindar bir nesil’’ hayali kurmasın yazık o hayallere!
Kaldı ki, Kızının iffetini muhafaza etmek isteyen bir babanın eline vurulan o kelepçe aslında adalete vurulmuş bir kelepçedir.
Veya o kelepçe devletin acziyetinin bir sembolü olarak kalacaktır hafızalarımızda.
Sizleri Allah’a emanet ediyorum.
(SERHAT ASLAN / DİYARBAKIR)