Ümmetin bağrından çıkan büyük bir komutan Hacı Kasım Süleymani
Tarihte eşine çok az rastlanan büyük bir komutanı ve onun dava arkadaşlarını kaybettiğimiz bu günlerde, içimiz yansa da şüphesiz ki onlar adaklarını yerine getirdi ve Allah’a arzuladığı bir şehadet ile ulaştılar!
Allah (cc) şehadetlerini mübarek etsin, ömrünün sonunda şehadet ile gitmek de ayrıca büyük bir nimettir.
Hacı kasımın kendi beyanı ile Allah’a andolsun ki, başlarımızı kesip üst üste koysalar, yine de İmamımızı terk etmeyeceğiz, tarih bizi imamı yalnız bıraktılar diye kaydetmeyecek, sözünü hayatı ile ispatladı, O öyle bir Mücahitti ki, direnişi bütün islam ülkelerine yaydı, bizatihi İsrail ve Lübnan savaşında aktif olarak yer aldı, Irak’ta işid tehlikesini bertaraf etti, ve direnişi her şehire, hatta köylere kadar yaydı, Suriye’de dünyanın neredeyse her tarafından gelen yüzbinlerce NATO mücahitlerini (!) büyük oranda bozguna uğrattı, filistinde Hamas ve el cihada gerek maddi, manevi ve askeri destek ile mukavemeti iyice güçlendirdi, Yemen’deki Hizbullahi hareketi yapılandırdı.
Kısacası nerede mukavemet oluşmuşsa, her tarafta onun muhakkak katkısı olmuştur.
Tarih onu İmamete olan inancı, mücadeleye olan aşkı, Rehberiyete olan bağlılığı ve direniş kültürünü oluşturma ve yayma konusunda en azizlerimizden olarak kaydedecektir, hatta gelecek nesiller onun hikayeleri ile büyüyeceklerdir.
Vasıfsız ve Fakir bir ailenin oğlu, ilk okul mezunu ve inşaat işçisi olarak devrim muhafızlarında hizmete başlayan birinin, büyük büyük profesörlere siyaset dersini ve koca koca askeri okullarda eğitim görmüş askeri komutanlara pratikte, savaş tekniklerini öğreten aynı zamanda siyasi liderlere de, diplomasiyi öğreten büyük bir komutandı.
Allah’ın asrımıza bahşettiği ve görevini en güzel bir şekilde mütevazice yerine getiren büyük bir komutandı Hacı Kasım.
Onu bir gün Lübnan’da İsrail’e karşı savaşan bir asker olarak görürken, birde bakmışsın ki ertesi gün, Halep’te ortaya çıkmış, bir başka gün Onu Irak’ta görürdün, yorulmak nedir bilmeyen, kendini Allah’a adamış bir komutandı.
Televizyonlar ondan bahsederken gölge komutan olarak Bahs ediyorlardı, gerçekten de bir gölge gibiydi, yaşı 63 olmuştu, ama yorulmak nedir bilmiyordu.
Bir baktık, bir şehidin annesinin ayağını öpüyor, şehidlerin çocuklarına ayrı bir değer verirdi, yıllarca mücadele edince etrafındaki bir çok askeri, dostu şehadete gittiğine şahitlik etmişti, yüreği hep buruktu, çünkü O herkesten daha çok şehadeti arzuluyordu!
Bir gün onun bir video sohbetini izliyordum, orada şehitleri anlatıyordu ve şehitleri tarif ederken onlardaki ihlası ve samimiyetten bir örnek vermişti;
Şehitler İnsanlara islamın nasıl yaşanılacağını pratik olarak öğretmek için bu dünyaya geldiklerini ve insanlara bunu gösterdikten sonra uçup gittiklerini anlatıyordu, onlar özel insanlardır diye bahs ediyordu, hatta güzel de, bir örnek vermişti, zamanın birinde, bir askeri çağırdığını ve asker geldiğinde kolları sıvanmış, pantolonu yukarda ve şapkası da ters tarafta, üstü başı dağınık bir şekilde gelip tekmil verdiği anlattı, askerin bu halini görünce tebessüm ettim, asker de biraz utandı ve komutanım bu halimi saygısızlık olarak anlamayın, ben abdest almıştım, tam namaza duracaktım ki, komutan seni çağırıyor dediler, bende apar topar geldim, yolda kendimi düzeltmek istedim, ama aklıma geldi be hey adam sen bu şekilde Alemlerin Rabbinin huzurunda namaza duracaktın, şimdi komutana gidiyorsun diye kendine çeki düzen mi veriyorsun ?
Sonra kendimden utandım ve olduğu gibi sana geldim.
Komutan, bu asker göstermiş olduğu ihlas ve samimiyetin neticesinde büyük mücadeleler vererek şehadete ulaştı.
Bize de ihlasın önemini anlattı.
Bir başka programda, haşdi Şabinin komutanı mühendis Mehdi, kendisi de Hacı kasım ile beraber şehid olanlardır, röportajı yapan gazetecinin sorusuna, hacı Kasım ile ilişkiniz ne düzeydedir ?
Sorusuna verdiği yanıt da, beni çok etkilemişti; Bir asker ve komutan ilişkimiz vardır demişti, röportajcı tekrar sordu, haşdi şabinin komutanı olarak, Hacı Kasımı komutan olarak mı görüyorsunuz ?
Evet tabi, Hacı kasım bize Allah’ın büyük lütfudur, demişti.
İkisi de beraber diğer bazı üst düzey komutanlarla şehadete yürüdüler.
Biz şahitlik ediyoruz ki, sizler görevinizi layıkıyla yerine getirdiniz, sizlerden sonra bize de büyük bir acı ve ızdırap düştü, göz yaşlarımız size olan bağlılığımızın ve sevgimizin en büyük işaretidir...
Rabbimizden dileyimiz, size ve sizin şahsınızda bütün Resul, nebi ve şehitlere selamlarımızı iletmesidir, bizler de sizlerden sonra Ahd ediyoruz ki, bize düşen ne ise, bütün enerjimiz ile yerine getirmeye çalışacağız...
Son olarak Ey hacı Kasım, hayatımda senin kadar çok sevilen ve nefret edilen bir insan görmediğimi dile getirmek zorundayım, sen öyle bir hayat yaşadın ki, müminler sana olan sevgi ve hasretlerinden dolayı, derin bir üzüntü içindeler, göz yaşlarına boğulmuşlar, münafık, fasık, tekfirci ve kafirler de derin bir sevinci yaşıyorlar...
Ne mutlu sana ey şehadetin kendisine yakıştığı komutan, tıpkı bir ebul Fazl oldun, sen yaşadığın sürece kimse İmama dokunamadı ve bununla birlikte İnkılabın haremine de, saldıracak cesaret bulamadı, ve sen görevini layıkı ile yaptın, senden sonra göz yaşlarına boğulmuş milyonları bıraktın...
Elveda hacı kasım...
Elveda Mühendis Mehdi...
Elveda ey direnişin Aziz şehitleri...
Sizinle buluşmak ümidi ile hoşçakalın ey yüreğimizi yakan şehitler...
(Meysem Tammar - HÜRSEDA)