Adı unutulmuş bir yiğit !
Hür bin Yezid Riyahi...
Hz. Hüseyin'in (a.s) yârenlerinden, Kerbela şehitlerindendir. Kavmi arasında saygın birisi olan Hür, Ubeydullah bin Ziyad'ın Kerbela'daki ordularının bir bölümünün komutanlığını yapmaktaydı.
Hür babayiğit bir savaşçıydı, cesurdu, korkusuz ve güçlü bir fiziği ile, insana güven veren siması güler yüzü ve tebessümlü aynı zamanda insanlara söz geçiren, dediğim dedik bir yapısı vardı, yetenekleri dilden dile dolaşınca, O da kendisini zamanın islam devletinin içinde bulmuştu, çünkü her insanın bir sorumluluğu vardır, kim de ne yetenek varsa Onu Allah’ın hizmetine adaması gerekirdi, hür de Yezid’e hizmet ederken aslında islama hizmet ettiğine inanıyordu, tıpkı O zamanki yaşayan yüzbinlerce müslüman gibi !
Çünkü koca koca Sahabeler, tabiinler, muaviyenin gasp ettiği islam devletinden maaş alan alimler vaazlarında ve sohbetlerinde öyle anlatıyorlardı !
Hür gibi islamı çok iyi bilmeyen, ama yüreğinde iman olan asker yaratışlı olanlar da itaat ediyorlardı ve bu itaati de Peygambere ve dolayısıyla Allah’a olduğunu sanıyorlardı.
Ama bu sefer durum çok farklıydı, çünkü karşılarında Peygamber çocukları vardı, bakalım hür ne yapacak ?
Yine bulunduğu yapıya itaat mi edecek ?
Yoksa Bulunduğu safı terk edip, peygamber çocuklarının safına mı geçecek ? Yada zamanının imamının safında mı yer alacak ?
...Ubeydullah bin Ziyad (Küffe valisi) Hz. Hüseyin'in (a.s), Kufe'ye doğru yola çıktığını duyunca, Kufe’nin ileri gelenlerinden ve kavminin reisi olan Hür’ü huzuruna çağırttı. Onu bin kişinin üzerinde bir orduya komutan yaparak Hz. Hüseyin'e (a.s) karşı gönderdi.
Hür, ordusuyla Kerbela denilen yere geldi, gelirken sürekli düşüncelerle boğuşuyordu, çünkü karşısında peygamber çocukları ve bir avuç taraftarı vardı.
Hz. Hüseyin (a.s) Zu-Husam'da Hür ve ordusuyla karşı karşıya geldi. Hür'ün görevi Hz. Hüseyin'le savaşmak değil, İmam'ı (a.s) İbn Ziyad'ın yanına götürmekti. Ebu Mihnef, Hz. Hüseyin'le (a.s) Hür'ün ordusunun karşı karşıya gelmesini şöyle anlatır:
"Hz. Hüseyin (a.s) yoluna devam ederek Şeraf adındaki bir yere vardı ve geceyi orada geçirdi. Bir müddet sonra Hz. Hüseyin (a.s) yönünü sola çevirerek Zu-Husam dağına doğru yola çıktı ve çadırların kurulması emrini verdi. Henüz çadırları kurmamıştık ki, askerlerin başları göründü. Hür b. Yezid komutasındaki bin kişilik süvari ordu gelerek Hz. Hüseyin'in (a.s) karşısında düşmanca durdular. Buna karşın Hz. Hüseyin (a.s) barışçı bir şekilde davranarak yanındaki gençleri sakinleştirdi.
Bir süre geçtikten sonra öğle namazının vakti geldi. Ezan okunduktan sonra Hz. Hüseyin (a.s) Hür'e:
- "Adamlarınla mı namaz kılacaksın?" diye sordu. Hür de cevaben:
- "Hayır, sen namazı kıldır, bizde sizinle beraber saf bağlayıp namaza duracağız." dedi.
Hz. Hüseyin (a.s) namaz kıldırdıktan sonra çadırına çekildi ve dostları İmam'ın (a.s) etrafına toplandı. Daha sonra Hz. Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu:
- Ey insanlar! Eğer Allah'tan korkar ve hakkın, sahibinin elinde olduğunu (olması gerektiğini) bilseniz, bu, Allah'ın rızasına daha uygun olur. İşte Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyti olan bizler, velayet ve size önderlik etmeye; hakları olmadığı hâlde bu iddiada bulunanlardan, aranızda daima zulümle hareket edenlerden daha çok lâyığız. Eğer bizden hoşlanmıyor, (bu husustaki) hakkımızı tanımıyorsanız ve de şimdiki görüşünüz, elçilerinizin bana getirdiği mektuplarınızdaki görüşlerinizden farklı ise, o zaman ben de sizin yanınızdan geri dönerim.
Bunun üzerine Hür b. Yezid şöyle dedi:
- Allah'a and olsun ki bizim, dediğin bu mektuplardan hiçbir haberimiz yoktur. Bizim görevimiz seni Kufe'ye İbn Ziyad’ın yanına götürmektir.
Hz. Hüseyin (a.s) cevabında:
- "Allah'a yemin ederim ki, ben de bu durumda sana uymayacağım." dediğinde, Hür:
- "Öyleyse Allah'a yemin ederim ki, ben de seni asla bırakmayacağım."… (Meysem Tammar - HÜRSEDA