Yemen kuşatma ve açlığa rağmen direniyor!
Suudi Arabistan önderliğindeki koalisyonun Yemen’e karşı başlattığı savaşın 3. yılına girmek üzere olduğumuz şu günlerde , sivil kayıpları öngörülen miktarın çok üstüne çıkmış durumda. Yüzbinlerce insan yerini yurdunu terketmek zorunda kalırken milyonlarca insan da açlığın ve kuşatmanın pençesinde kendisine uzanacak bir yardım eli bekliyor. Dünya kamuoyu ise birilerini ürkütmekten kaçınırcasına olabildiğince sakin, olabildiğince sessiz.
Yemen’deki insani felaketi diğerlerinden ayıran husus, gerek Suriye’de gerekse bölgenin başka coğrafyalarında yaşananlara yönelik müthiş bir duyarlılık geliştirilirken aynı duyarlılığın Yemen’den esirgenmesi ve buradaki felakete dünyanın seyirci kalmasıdır. Gerek uluslararası medyada gerekse yerel medya organlarında Yemen’de yaşanmakta olan insani kriz sanki yokmuş, insanlar katledilmiyormuş, çocuklar bombardımana maruz bırakılmıyormuş gibi davranılmakta, hatta tersine S. Arabistan önderliğindeki koalisyonun neden olduğu sivil kayıplar, Ensarullah hareketi ya da Yemen ordusu tarafından gerçekleştirilmiş gibi lanse edilmektedir. Arap basın ve yayın organlarının büyük bir bölümü Suudi tesirinde olduğu için Körfez koalisyonunun gerçekleştirmiş olduğu bombardımanlardan kaynaklı insani felaketler ve dram gözlerden olabildiğince uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Yemen halkı kara, hava ve denizden uygulanan ambargonun yanı sıra büyük bir medya ve psikolojik kuşatmaya da maruz kalmaktadır. İslam dünyasında ise Yemen’deki felaketten çok daha azına tanık olan coğrafyalarda yaşanan bir takım sorunlar abartılarak, bire bin katılarak Müslüman kamuoyunun gündemine sunulurken Yemen problemi, mezhebi bir takım kamuflajlarla dikkate layık görülmemektedir.
Aynı duyarsızlık ve çarpıtmanın bir benzerini Türkiye’de hükümete yakın medyada da görmek mümkün. Hükümete yakın medyanın en seviyesiz örneklerinde yakın zamana kadar Yemen savaşına karşı kör ve sağır kesilen gazeteler, sivil kayıplar ve insani dram görmezden gelinemeyecek boyutlara geldiğinde sivillerin maruz kaldığı felaket ler bu kez, fail ve özne olmaksızın haberleştirilmekte, haberi okuyanlar ise Yemen’de sivillere karı işlenen katliamların uzaylılar tarafından işlenmiş olduğu hissine kapılmaktadır.
Suudi Arabistan ve müttefiklerinin saldırılarının başladığı 26 Mart 2015’ten bu yana hayatını kaybeden asker ve sivil toplam insan sayısı 15 bin civarında. Bu rakamın önemli bir bölümünü sivillerin oluşturuyor.
Yemen’de Nüfusun %99.1' ini Müslümanlar, geri kalan %0,9' luk azınlık bölümünü ise Yahudiler ve Hristiyanlar oluşturmaktadır. Müslüman nüfusun yaklaşık %60' ı Sünni, geri kalan %40 ise Zeydi’dir.
Ancak bu mezhebi yapıya rağmen mezhep meselesi hiç bir zaman Yemen’de asli bir sorun olarak görülmemiş. Dünya alem biliyor ki Yemen’in sorunları ağırlıklı olarak siyasi, ekonomik ve sosyal meselelerdir. Ancak meseleyi mezhebi veya dini bir meseleymiş gibi sunmak, genelde Yemen’e hakim olan bir takım otoritelerin ya da Suudi Arabistan gibi ülkelerin işine gelmektedir. Zira mezhep meselesi üzerinden kendi başarısızlıklarını ve beceriksizliklerini bölgesel bir takım aktörlere havale ederek, hem kendi sorumluluklarından kurtulmak hem de başka bir takım köklü ve tedavi edilmeyi bekleyen sıkıntıların üstünü örtmek mümkün hale gelebilmektedir.
Modernleşme sürecini sancılı bir şekilde yaşayan Yemen, oldukça zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklara sahip olmasına rağmen ekonomik kalkınmasını gerçekleştirememiş bir ülkedir. Kalkınmanın önündeki en büyük engel, iktidara gelen siyasi grupların ülke zenginliklerini ekonomik gelişme için kullanmak yerine öncelikle kendi aile ve akrabasına dağıtmasında, ardından da siyasi olarak yakın gördüğü kesimlerin dışındaki toplumsal gruplarla paylaşmaya yanaşmamasında yatmaktadır. Bunun dışında otoriter bir siyasi yapı, şekli demokrasi, özgürlüklerin olmaması, ekonomik alanda iki başkent Sana ve Aden dışında başka hiç bir kentte neredeyse hiç bir alt yapı yatırımının olmaması Yemen’in en büyük siyasi ve ekonomik sorunları arasında gelmektedir. Üretim oldukça geri bir durumdadır, Yemen, hammadde, zirai ürünler ve deniz ürünleri dışında ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü yurt dışından karşılayan, Sanayi gelişmişliği konusunda oldukça ihmal edilmiş bir ülkedir.
Ülkede iç savaş başlamadan önce medyaya yansıyan 10 bin kişilik bir savaşçı gücüne sahip olan Ensarullah, İç savaştan sonra gerek saflarına katılan kitlesel katılımlar gerekse ordu ve Yemenli kabilelerle kurduğu koalisyon sayesinde askeri gücünü çok daha büyük noktalara taşımıştır.
Özellikle büyük kentlerde Suudi bombardımanının yol açtığı sivil kayıpları ve yabancı işgal güçlerinin Yemen’deki varlığını protesto etmek amacıyla düzenlenen gösterilere yüzbinlerce insan katılmaktadır.
Husiler’e sosyalistler ve Şafii Sünni Müslümanlar da ciddi bir destek veriyor. Suudi işgal güçleriyle çatışmalar başlamadan önce kurulan Devrim Komiteleri içerisinde sol hareketten, Yemen Baas partisinden ve kabilelerinden oluşan büyük bir milis gücü kurulmuş olup Yemen ordusuyla dayanışma içerisinde Suud güçlerine ve onların yerli müttefiklerine karşı savaşmaktadır.
Ensarullah hareketi, yıllardır Ali Abdullah Salih’i devirebilecek ve Sana’yı ele geçirebilecek güce sahipken bunu yapmamış, ancak ülkedeki otorite boşluğundan yararlanan ordu ve devlet içerisindeki bir takım güçlerin özellikle de General Ali Muhsin el Ahmer’in Ensarullah Haraketine karşı ordudan ayrıksı ve kanun dışı bir şekilde hava saldırılarına ve bombardımanlara başlaması Ensarullah hareketinin önünde başka bir seçenek bırakmamıştır. 2014 ortalarında kendi kalesi olan Sada kentinden çıkan Ensarullah savaşçıları, el Ahmer’e bağlı isyancı askeri birliklerle çatışmaya girmiş önce onları Sana kentine çok uzak olmayan Amran kenti yakınlarında mağlup ederek burayı ele geçirmiş ardından da Sana’ya doğru uzun bir yürüyüşe başlamıştır. Ensarullah hareketi Sana’ya girmeden önce yüzbinlerce insan onları kent içerisinde gülerce önce kurduğu çadırlarla karşılamıştır. Ensarullah hareketinin başkent Sana’ya girişi her ne kadar medya organlarınca şiddet yoluyla ele geçirilmiş gibi sunulsa da gerçek böyle değildir. Ensarullah’ın kente girdiği sırada Yemen ordusuna mensup onbinlerce silahlı asker ve ordu birliklerine bağlı ağır silahlar bulunduğu halde hiç bir direnişle karşılaşmamış aksine yüzbinlerce insanın kitlesel destek gösterisi, Ensarullah hareketinin ortaya koyduğu bu eyleme verilen halk desteğinin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Daha sonraki süreçte Mansur Hadi, başkanlık sarayında Ensarullah’a karşı Suudilerle ve el Kaide ile işbirliğine girmeyi tercih etmiş, ancak çeşitli yayın organlarında Hadi’nin bu işbirliğine özellikle de el Kaide’ye yönelik desteğine dair ses kayıtları ve başka kanıtlar, Hadi’nin sonunu getiren zincirin ilk halkalarını oluşturmuştur. Önce istifa eden Hadi, ardından Aden’e kaçarak Suud’un da desteğiyle Ensarullah’a karşı bir örgütlenme içine girişmeye başlamış, bu anlamda hem Batılı ülkelerden hem de ılımlı Arap rejimlerinden büyük diplomatik, mali ve lojistik destek görmüştür.
Yemen’in şu an hemen hemen her kentinde çatışma var denilebilir..Ülkenin orta ve güney kesimleri, Müslüman Kardeşler hareketinin Yemen kolu Islah Partisi’yle ittifak halindeki el Kaide güçlerinin faaliyet alanı haline gelmiş durumda. Ensarullah Hareketi ve Yemen Ordusu bir süreliğine güneydeki Aden kentinde kontrolü tamamen ele geçirmiş olsa da, Mansur Hadi yanlısı milislerle Suudi Arabistan’ın desteklediği yerli bazı örgütler bu bölge bilahare geri alabilmeyi başarmıştır. Yemen’de şu an iç savaş bütün şiddetiyle sürmektedir.(İslamianaliz)