İdlib, Bir Şehirde Dünya Savaşı Yapmak
Ortada inanılmaz bir çelişki var.
Hamleler bilinçli olarak insan aklını, toplumsal hafızayı devre dışı bıraktırıp tamamen duyguları ön plana çıkarıyor.
Kimse idlib meselesini akıl - fikir ölçülerinde değerlendirmeye tabi tutacak bir ortam bile bulamıyor.
'Şehitler tepesi', ölümler, çatışmalar, intikam söylemleri, kana kan... Tüm bunlar bir bıçak gibi bir 'üst akıl' tarafından, zaten geçmiş iktidarların yanlış politikaları sonucu verilen 10 binlerce askeri kayıplar üzerine habire duygu patlamaları yaşayan toplumu bir anda savaş gibi bir mevzuda 'sebep sonuç ' ilişkisini en arkalara iti veriyor.
İdlib tüm müdahil devletler için bir kırılma noktası oldu.
Rejim açısından İdlib'in alınması toprak bütünlüğü noktasında büyük bir hamle olacakken, müdahil devletlerin ise özellikle Türkiye'nin gizli bir not defterini de ifşa etti.
Hükümet, Türkiye'nin 91 Irak Körfez harbinde ve 2003 ABD işgalinde aktif bir rol oynamayıp müdahil olmamasının, Irak'taki anarşi ortamından istifade edip Musul ve Kerkük'ü almamasının acısını yaşar gibi Suriye'de aynı hataya düşmek istemiyor kendince.
Kanaatimce Irak ve Suriye kıyaslamasında hükümet fena bir yanılgı içerisinde. Irak'a başta ABD tüm batı ordularının saldırması ve hiçbir komşu devletin müdahil olmamasına karşın Suriye'de devletin koruma talebi ve karşılıklı vaad ve anlaşmalar üzerine davet ettiği iki güçlü devlet var. Rusya ve İran.
Her iki devletinde özellikle Rusya'nın Suriye'deki menfaatleri ile Türkiye'nin çıkarları idlibde çatışıyor... Daha önceleri Türkiye'nin Fıratın batısına asker sevkiyatına ve bombardımanına göz yuman Rusya, idlib söz konusu olunca sert bir müdahale gösterdi... Çünkü Rusya ve İran açısından, Halep - İdlib - Lazkiye güzergahı çok önemli. Bu güzergahında sevkiyat açısından önemliliği gibi Lazkiye'nin güvenliliginin sağlanması içinde İdlib'den bir terör saldırı ihtimalinin sıfıra düşürülmesi gerekiyor
Türkiye açısından İdlib bir muamma değil aslında. İdlib'i bir kördüğüm olarak kullanmak istediği açık.
Yoksa Türkiye İdlib'i rejimin almaması durumunda bile kendini TAĞUT ve Kafir gören cihatçı örgütlerle uzun süre bir beraberlik yaşayamayacağını iyi biliyor.
Türkiye'nin İdlib'de atacağı bir kördüğüm, Fırat çevresinde elde ettiği kazanımları garantileyeceği tezinden hareketledir.
Ülke tepeden tırnağa kadar dış askeri güçler tarafından uluslararası tabirle "işgal"e uğramasına rağmen tüm taraflar işgallerini meşru zemine oturtma derdinde.
Kuşkusuz Suriye savaşı gelecekte tarih yazarları araştırmacılar açısından çok mühim tespitlerin yapılacağı müthiş bir sosyolojik zemin sunacaktır.
Türkiye açısından en büyük muamma, Rusya'nın hava sahasını kapalı tutmasına karşılık kalabalık askeri birlikler ile kara savaşına girmiş olması.
Olayların başladığından beri mantıklı, çıkar eksenli sürdürülebilir bir politika geliştirememenin yarattığı bir ruh hali ile kayıptan kazanç, başarısızlıktan başarı görüntüsü verme heyecanı hakim.
Rus politik aklın istediklerini alamaması durumunda yürütülen bir kara savaşının yaratacağı tahribatı ve gelecek "şehid" haberlerini iktidarın bir motivasyon gücüne çevirme becerisi olsada aslında altından kalkılamayacak bir ağırlığı var.
2003 Irak işgali çok uluslu bir müdahale olmasına rağmen federasyon denklemli bir birliktelikle ülke sınırları korunmasına rağmen şimdilik bu durumu Suriye için başarmak oldukça zor.
Hali hazırda Kürt bölgelerinde ABD işgali sürerken, Türkiye'nin müdahil olduğu El Bab, Münbiç ve Afrin bölgeleri ile Suriye'nin toprak bütünlüğü söylemlerini gerçeklikten uzaklaştırıyor.
Rusyanın Türkiye ve Suriye arasında ince bir polika izlediği bir gerçek.
İdlib - Lazkiye üzerinde bir menfaati olduğu gibi Türkiye ile de en az Suriye kadar menfaatleri söz konusu. O yüzden masayı tamamen dağıtmak istemiyor.
Rusya açısından "Kazan kazan" politikasının sürdürülebilirliliği pekte mümkün değil. Çünkü Türkiyenin İdlibde Rus ların terörist gördüğü gruplarla hamle yapması, Rus askerlerini hedef haline getirip Suriyedeki varlık gerekçesini boşa çıkaracak netlikte.
Rusya şimdilik Suriye ordusunu göstererek kontrollü saldırı taktiği izliyor. Özellikle Türkiye'nin sıklıkla dillendirdiği 'Rusya bizim hedefimizde değil' söylemi Rus halkına yönelik bir mesaj olduğu gibi. Rusya'nın açık saldırısından da korunma psikolojisi yaratma niteliğinde.
Rus halkı ve devlet aygıtı nezdinde güçlü bir konumu olan Putin'in, Suriye'de gerek kürt bölgelerinde Kürtler ve ABD ile gerekse Türkiye ile son derece dengeli bir strateji uyguladığı gözden kaçmayan bir akıllılık olsada, İdlib'de vereceği taviz ve askeri kayıp Rus halkı gözünde Putin'inin karizmasını çizecektir.
Suriye, 21. Yüzyıl savaş taktikleriyle stratejileriyle, politikalarıyla yepyeni bir hibrit savaş çağını açmış görünüyor. Herkes birbiri ile en acımasız taktiklerle savaşıyor olup aslında hiç savaşmıyormuş gibi görünüp, masada olmadan tüm masayı kontrol ediyor. Boğazına kadar kana bulanmış olanlar ellerini tertemiz sanıyor. (İdris Yamaç - Hürseda Haber)