Bilimsel Yobaz
Önceki hafta STAR PAZAR ekinde arkadaşımız İnci Döndaş’ın röportajıyla başladı tartışma. Biliyorsunuz, bazı tıp profesörleri “kolesterol” konusunda yaygın ve egemen görüşün aksi yönünde bazı fikirler açıkladılar. Vücudumuzdaki kolesterolün yüksek miktarda olmasının bilinenin aksine kalp ve damar sağlığı bakımından tehlike oluşturmadığını, buna mukabil kolesterol düşürücü özelliği olan bazı ilaçların zararlı olduğunu... v.s. anlatıyorlar.
Benim üzerinde söz söyleyebileceğim bir alan değil tıp. Dolayısıyla tartışmanın tarafı olmam söz konusu değil. Ne var ki kolesterol konusunda ortaya konulan “karşıt tezler” karşısında “bilimsel statüko” adına takınılan tavrı rahatsız edici bulduğumu belirtmek isterim.
Bir defa konuşan kişiler yaşını başını almış ve kendi alanlarında yetkinlikleri bilinen tıp profesörleri. Benim gibi alelade insanlar değil. Ayrıca toplumsal konumları bilinen insanlar bunlar. Böyle bir tartışma açıp buradan kendi reklamlarını yapmaya tevessül edecek insanlar değil. Öyleyse “acaba ne diyor bu hocalar” diye söylediklerine kulak kesilmek gerekmez mi?
Bilimsel statüko temsilcileri öyle yapmıyorlar. İleri sürülen farklı görüşlere cevap olarak “dünyada ve Türkiye’de bunca doktor bu işi yanlış biliyor da bir siz mi doğrusunu biliyorsunuz” diye karşı tarafın lafını boğmaya çalışıyorlar.
Belki de bu tartışılan kolesterol konusunda yaygın ve genel kabul gören görüş daha doğrudur. Onu bilemem. Ama bu görüşün resmi savunucularının tutumunun doğru olmadığı ortada.
Doğrunun ne olduğunu belirleme yetkisine sahip bir kurum olabilir mi? Var. Türk Tabipler Birliği mi yoksa Kardiyoloji Derneği mi, bunlardan biri veya ikisi birden bazı kolesterol ilaçlarının kullanılmaması gerektiğini söyleyen meslektaşlarını mahkemeye verecekmiş!
Sebep? Bazı hastalar bu hocaların lafına uyarak ilaçlarını bırakırlarsa hayatlarını kaybedebilirlermiş. Yani cinayete teşebbüsten yargılanacaklar “bazı kolesterol ilaçlarının faydası yok zararı var” diyen tıp profesörleri! İyi de bazı kolesterol ilaçları konusunda olumsuz yaklaşım sergileyen bu hocalar fikirlerini klinik araştırmalara, laboratuar deneylerine ve kendi mesleki tecrübelerine dayandırıyorlar. Yine de fikirleri isabetli olmayabilir elbette. Ama bilimsel doğruluğun tespitini Türk yargıçlarının omuzlarına yüklemek de isabetli bir fikir gibi görünmüyor.
Diğer yandan egemen yaklaşıma uymayan fikirlere sahip oldukları için bu bilim adamlarının mahkemeye verilmesi size ne çağrıştırıyor? Fikir özgürlüğünü mü? Bilim ahlakını mı?
Bir de şöyle bir durum var. Yıllardır doktorlarımızdan “yumurtada kolesterol oranı çok yüksek, yumurta yemeyin” nutuklarını dinledik. Sonra bunun doğru olmadığı anlaşıldı, hatta bir kardiyolog “yıllar boyunca boş yere yumurta yedirmediğim insanlardan özür dilerim” diye açıklama yaptı. Demek ki bilimin doğruları sabit değil, değişebiliyor. Kolesterol konusundaki yaklaşımın da değişmez olduğu söylenemez. Öyleyse nasıl bir anlayışla sırf farklı bir görüşü savunuyorlar diye meslektaşlarınızı mahkemeye vermeyi düşünebiliyorsunuz?
Cevabını ben vereyim: Size bunu yaptıran anlayışın adı dogmatizmdir. Yani Türkçesi yobazlık. Körü körüne bir fikre bağlanıp kendini farklı fikirlere kapatma tutumu. Ama bu zihinsel bir tutum değil, çünkü temelinde “iktidar”la bir ilgisi var. Bütün iktidarlar gibi “bilimsel iktidar” da kendi mevcudiyetini teminat alma güdüsüyle hareket eder. Savunduğunuz fikirler geçerliğini kaybederse iktidarınız da elden gitmiş demektir.
Onun için Dr. Ziya Özel literatürde yeri olmayan zakkum ilacını geliştirdi diye bilimsel afaroza uğradı.
Bugünkü kolesterolcü doktorlar da kitapta yeri olmayan bir fikri savundukları için aforoz edilmek isteniyorlar. Sıradan bir vatandaş gözüyle bakıldığında görünen budur.
(STAR GAZETESİ)