Bunlar İsrail’in iyi günleri
İsrail Mavi Marmara baskını için özür dilemeyi reddetti. Ama er ya da geç bunu yapacak; özür dileyecek. Yoksa bunlar ileride “İsrail’in iyi günleri” olarak hatırlanacak.
Çünkü Telaviv’in mevcut politikası “sürdürülemez” durumda bugün itibarıyla. Ama bunun tek sebebi Türkiye ile arasının bozulmuş olması değil. Türkiye ile karşı karşıya gelmesi İsrail için olumsuz bir durum elbette; bölgenin en büyük siyasi, askeri ve ekonomik gücü ile on yıl önceki “stratejik ittifak” çizgisinden bugünkü hasımlık ilişkisine geçmiş olmanın çok önemli olumsuz sonuçları olacaktır İsrail açısından. Ancak asıl problem Telaviv’in değişen dünyaya, değişen bölge şartlarına uymayan eski politikalarını devam ettirme ısrarından kaynaklanıyor.
Sorun şu: Arap Baharı aslında hem iç hem dış baskı altında ertelenmiş, geciktirilmiş bir süreç. Ama ne olursa olsun bu süreç başladı bir kere. Buradan geri dönüş yok. Ortadoğu’nun düzeni değişecek. Yani “eski Ortadoğu düzeni” devam etmeyecek.
Eski Ortadoğu düzeninde Amerikan hegemonyası bölgedeki iki eksene dayanıyordu. Biri Mısır, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın oluşturduğu “Atlantikçi” ülkeler ekseni. Diğeri son dönemde İran-Suriye-Lübnan’dan ibaret kalan “ABD ve İsrail karşıtı” ülkeler ekseni.
“Eksen kayması” diye bir laf var ya, işte şimdilerde bölgenin ekseni tam anlamıyla kaydı.
Türkiye’den başlayalım... Türkiye batı ittifak sistemi içinde yer almaktan vazgeçmiş değil kuşkusuz; ama güçlenen ekonomisiyle paralel biçimde potansiyelinin farkına varmış olarak bölgesinde kendi milli çıkarlarını önceleyen “daha bağımsız” bir dış politikaya yöneldiği için “eski Türkiye” değil artık.
Mısır çok yakın zamanda bir devrim yaşadı. Yeni yönetimin eskisinden çok farklı olabileceğini bekleyenlerden değilim. Ancak yeni Mısır’ın eskisine göre biraz daha demokratik bir yapıya sahip olacağı muhakkak. Demokrasi demek halkın iradesinin veya hiç olmazsa arzu ve taleplerinin yönetime az ya da çok yansıması demek. Öyleyse Mısır’da “asgari demokrasi” bile bu ülkeyi yönetenlerin İsrail’le ilişkilerini eski haliyle sürdürmelerine engel olacak demektir.
Hatırlayacak olursanız, Mısır Devrimi’nin daha ilk günlerinde bu beklentiyi ifade etmiştik. Zaten bununun işaretlerini çok geçmeden görmeye de başladık. Mısır da batı sisteminin müttefiki kalmaya devam edecektir, ama bölgede eski rolünü oynamayı sürdüremeyecektir. Benim “Camp David düzeni” dediğim sistem devam ettirilemeyecektir.
“Camp David düzeni” doğal yollarla hayatiyetini sürdüremeyen İsrail siyasetinin oksijen makinesine bağlı tutulmasıdır. Arap Baharı bölgedeki antidemokratik rejimlerle birlikte bu düzene de son verecek. Zira bu düzen bölge ülkelerinin antidemokratik rejimlerine dayalı olarak ayakta durabiliyordu.
“Arap Baharı İsrail’in kışı olacak” diye boşuna söylemedik...
Bu arada ABD’nin dünya düzeni içindeki rolünün de Soğuk Savaş dönemindekinden farklılaşmakta olduğunu unutmamak lazım.
Özetle söyleyecek olursak, “eski Ortadoğu düzeni” devam etmeyecekse İsrail’i yönetenler yanlış yapıyorlar.
İsrail bugünün dünyasının, bugünün bölge dengelerinin dayattığı yeni şartlar altında ezilmek istemiyorsa, ciddi boyutta bir “stratejik manevra” yapmak zorunda.
Onun için diyorum, er geç özür dileyecek diye...
(star)