Şam: ABD Suriye halkının çektiği acılardan doğrudan sorumludur
Suriye, ABD’nin Suriye'ye yaptırım uygulayarak terörizmi destekleyip ve Suriye kaynaklarını yağmalarken diğer taraftan Suriye vatandaşlarının yaşam koşulları hakkındaki endişelerini dile getirmesinin ABD’nin siyasi şizofrenisinin bir işareti olduğunu söyledi.
Suriye'nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Beşar el- Caferi, kuşatma ve tek taraflı ekonomik yaptırımların uygulanması politikalarının hala Batı'nın geleneksel kör politikalarının ve terörizmin bir parçası olduğunu ve bunun Suriyelilerin kanını döküp, başarılarını yok ettiğini ve kaldırılması gerektiğini vurguladı.
El-Caferi, Güvenlik Konseyi'nin video konferans toplantısında Suriye’nin durumu hakkında şunları söyledi: ‘Suriye halkının ulusal para birimini, geçim kaynaklarını ve tıbbını hedef almak ve hükümet kurumlarının halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaya ve kamu hizmetleri sunmaya devam etmesini önlemek, batının insani endişelere dayalı iddialarının inkarıdır.
ABD hükümetinin ve Avrupa Birliği'nin, özellikle BM Genel Sekreteri ve BM Suriye'ye Özel Temsilcisi, Geir Pedersen olmak üzere Suriye halkına karşı ekonomik yaptırımlara son verilmesi çağrısında bulunan örgütlerin ve uluslararası toplumun taleplerine cevap verememesi ve ABD ve Avrupa’nın Sezar yasasının uygulanmaya başlaması için yaptırımları yineleme ve onun etkilerini sabit kılma çabaları, ABD ve AB hükümetlerinin uluslararası hukuku dikkate almadığını ve ABD yasalarını dünyaya dayatmaya çalıştığını göstermektedir.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey tarafından yapılan son açıklamalar, ABD hükümetinin Suriye halkının çektiği acılardan doğrudan sorumlu olduğunun açıkça itirafıdır ve ABD hükümetinin bölgeye İsrail’in gözlüğüyle baktığını teyit etmektedir, Çünkü Jeffrey'nin bahsettiği talepler, bölgenin yapısını sömürgecilerin planını yerine getirecek şekilde değiştirmek için yeniden gündeme getirilen eski İsrail talepleridir.
Suriye, iki hafta önce BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi Başkanına, başta ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye hükümetlerine karşı resmi bir şikâyette bulundu. Son dokuz yılda, bu ülkeler Suriye'deki farklı uluslardan ve ayrılıkçı ve paralı milislerden oluşan terörist grupları mali ve askeri olarak desteklemekten vazgeçmedi ve hatta Suriye'ye askeri olarak müdahale ederek Suriye'nin bazı bölgelerini işgal etti ve Suriye'nin petrol, gaz ve tarım ürünleri de dahil olmak üzere doğal ve tarihi kaynaklarını yok etti ve ortadan kaldırdı ve Suriye halkına karşı yapabildiği kadar tek taraflı ekonomik yaptırımlar uyguladı.
Suriye, Güvenlik Konseyi'nden yabancı düşmanların müdahalesiyle mücadele etmesini ve üye ülkelerini Suriye'nin bağımsızlığını, siyasi sürecini ve Suriye halkının çıkarlarını hedef alacak herhangi bir eylemden kaçınmaya çağırmasını istedi.
Amerika Birleşik Devletleri günde 200 bin varil Suriye petrolünü ve 400 bin ton pamuğu açık bir şekilde çalarken, binlerce hektarlık buğday tarlasını yakıp, beş milyon koyunu kaçırırken ve Suriye ulusal parasının değerini düşürmeye ve bu ülkeyi bölmeye çalışırken ve Suriye topraklarının bir bölümünü işgal edip, halkı bel kıran yaptırımlarla baskı altına alırken ve Türkiye’nin Suriye’deki suç ve cinayetlerini desteklerken; kendi temsilcilerinin ifadesiyle, Suriye vatandaşlarının yaşam koşulları ile ilgili endişelerini dile getiriyor, Bunlar politik şizofreni belirtileri değil mi? Ve bunlar akut bir hastalığı göstermiyor mu? (Ajanslar)