Selefilerin İşleri!
IŞİD Musul’a girdikten sonra gündelik hayatla ilgili 16 madde yayınladı. Bunlardan 6’sı şöyle idi: 1) Kadınlar zorunlu olmadıkça evlerinden ayrılamayacak.
Evden çıkanlar İslami kurallara göre giyinecek. 2) Hırsızlar şeriat kurallarına göre cezalandırılır. Bu kural özellikle, kamuya ait para ve mallara el koyunlar için geçerli. Savaştan elde edilen ganimetin kullanılma biçimi ve dağıtılmasında sadece “Müslümanların İmam”ı yetkilidir. 3) Tüm Müslümanlar beş vakit namazını camilerde kılacak. 4) ‘’Dinsiz kurumlar’’ adına şimdiye kadar görev yapmış polis, asker ve taraftarlar tövbe etmeliler. Tövbe etmeyenler idamla cezalandırılır. 5) Alkol, sigara ve uyuşturucu yasaktır. 6) Kentte ölüler anısına yapılan tüm türbeler, anıtlar ve mozoleler yıkılmalıdır.
Seçtiğimiz 6 yasak birçok modernin tüylerini ürpertmeye yeter. Ancak söz konusu yasakların hadis ve fıkıh kaynaklarında karşılıkları var. Mesela ilk yasakla ilgili bugün de Suudi Arabistan, 45 yaşın altındaki kadınlara yanında namahremi erkek yoksa hac veya umre izni vermiyor. 3. yasakla ilgili cemaatle namaz kılmayanın neredeyse evinin yakılması gerektiğini söyleyen hadis var. Buna dayanılarak Suudi Arabistan’da ezan okunur okunmaz işyerleri kapatılır, herkes camiye gider. 6. yasak Selefi-Vehhabilere özgüdür, türbe, anıt ve mozoleyi birer mabed sayıp oralara gitmeyi şirk sayarlar. Nitekim temmuz ayında IŞİD, en az dört Sünni-Sufi türbesi ile altı Şii mescidini buldozerlerle yıktı.
Bir aşırılık olarak Selefi-Vehhabilerin bir bölümü, Şiileri “rafızi”, tasavvuf ehlini “müşrik”, halifeye ve İslam Devleti’ne biat etmeyen birçok Sünni’yi de “mürted” kabul ederler. Bu, kendileri dışında neredeyse Müslümanların tamamının İslam dairesinin dışına atılmasına yol açar. Ekim ve kasım aylarında IŞİD militanlarının Bağdat’taki Sadun ve Ed Derviş’te Şiilere karşı düzenledikleri intihar saldırılarında birinde 41, diğerinde 25 Şii hayatını kaybetti.
Medyada yer alan haberlere göre IŞİD, Musul’da 11 ile 46 yaş arası kızların ve kadınların sünnet edilmesiyle ilgili bir fetva yayınladı. Kadınların sünnet edilmesi mahalli bir uygulama olup fıkhi bir temeli olmasa da, sonuçta “fetva konusu” olduğundan İslam dinine fatura edildi.
IŞİD’in Musul başta olmak üzere hüküm sürdüğü yerlerde Hıristiyanlara üç seçenek sunmaktadır: “Ya Müslüman olun, ya cizye (koruma vergisi) ödemeyi kabul edin veya savaş.” Bu üç seçenek savaş durumunun zaruri olarak ortaya çıktığında Hz. Peygamber’in sahih tatbikatıdır. Ama eğer savaşmak istemiyorlarsa gayrimüslimlerin zımmi statüsüne alınmaları gerekir mi? IŞİD bu türden inceliklere bakmadan zahiri hüküm neyse onu uygulamaktadır. Nitekim Musul’da Hıristiyanların 3’te 2’si terk etmek zorunda kaldı, diğerleri cizye ödemeyi kabul etti.
En son gelen haberler eğer doğruysa IŞİD, Yezidi kızları ve kadınları esir pazarlarında satmaktadır. IŞİD’e göre savaş esirleri erkeklerin öldürülmesi, kadınların cariye edinilmesinin sağlam fıkhi delilleri ve tarihte tatbikatı var. Yine ekim ayının sonlarında Allah’a küfreden bir ateisti halkın gözü önünde kafasını kopararak öldürdü.
Bunları anlatmamın sebebi şu: Bir yanda fiili durum yaratmış bulunan modernlik, diğer yanda ilk vaz’edildiklerinde günün maddi ve sosyal şartlarının etkisini üzerinde taşıyan fıkhi hükümler var. Eğer sahiden söz konusu deliller bu uygulamayı gerektiriyorsa hepimiz “ilahi hüküm budur” der, itaat ederiz ama deliller gözden geçirilmeyi, kritik edilmeyi gerektiriyorsa, bu iş alimlere, fakihlere, mütefekkirlere düşer. Zamanında müçtehitler her bir metin ve hüküm üzerine kuyumcu titizliğiyle durmuş, yaşadıkları döneme ne dediklerini araştırmışlardır. Biz bugün bunu yapamıyoruz.
Gerek çığırından çıkmış modernlik, gerek -eğer yanlış kullanılıyorsa- çığırından çıkarılmış sözde uygulamalar arasında sıkışıp kalmış Müslümanlar, bir çıkış bulamazlarsa, hem kendileri hem alemlere rahmet, ahlak, özgürlük ve adalet dini olarak vaz’edilmiş İslamiyet bundan büyük hasar alır. Alıyor da! (Zaman)