'Kendinizi Yasin'in babasının yerine koyun'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İç Güvenlik Yasası Meclis'te. Muhalefete sesleniyorum. Kendinizi 4. kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun" dedi.
Davutoğlu, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi'nde düzenlenen "Valiler Buluşması"nda yaptığı konuşmaya, bugün sabah Afganistan'dan gelen bir haberle yüreklere ateş düştüğünü belirterek başladı.
NATO'nun Afganistan'daki Kıdemli Sivil Temsilcisi Büyükelçi İsmail Aramaz'ın koruma görevini yürüten askerlerden birinin, bombalı saldırıda hayatını kaybettiğini anımsatan Davutoğlu, "Biraz önce İsmail Aramaz ile de görüştüm, detaylı bilgi aldım. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin taziye mesajlarını bana iletti. Afganistan Cumhurbaşkanı da bizzat Büyükelçimizi arayarak bu mesajı Cumhurbaşkanımıza ve bana iletmelerini rica etmiş. Bu tür terör saldırıları, dünyanın her yerinde insanlık suçudur ve en güçlü şekilde lanetlenmektedir" diye konuştu.
İç Güvenlik Yasası
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İç Güvenlik Yasası, Meclis'te. Muhalefet partilerimize bir kez daha sesleniyorum: Sayın Kılıçdaroğlu'na, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Demirtaş'a ve her bir milletvekiline. Bir an için kendinizi 6 Ekim gecesi Batman'da düşünün, 7 Ekim gecesi Siirt'te düşünün. Orada yaşayan insanların ne hissettiğini anlayın. Ya da kendinizi 4. kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun. Ya da yakılan, yıkılan bir dükkanın, uzun yıllar emeklerle inşa edilen bir iş yerinin, gözünüzün önünde yandığını düşünün. Ne hissedersiniz? Bunun özgürlükle ne alakası var?'' dedi.
Davutoğlu, bir valinin yaşadığı yerde insanlara, ''bu Sünni mi, Alevi mi, Türk mü, Kürt mü, Müslüman mı, gayrimüslim mi'' diye bakmadığını, sadece insan olarak baktığının altını çizdi.
Devletin hizmet ederken temel mantığının, bu kudreti ve şefkati yansıtmak olduğunu belirten Davutoğlu, şu açıklamalarda bulundu:
''Bir olay mı oldu, kudret mi göstermek gerekti, kudretinizi göstereceksiniz. Tereddüt etmeden göstereceksiniz. Başka bir olay mı oldu, şefkati göstermek gerekti, bir anne-babanın evladına gösterdiği şefkatten daha fazlasını eğer siz halka gösteremiyorsanız, kendi evladınıza gösterdiğiniz şefkati, o şehrin yetimlerine gösteremiyorsanız, kendi anne, babanıza gösterdiğiniz şefkati, o şehrin yaşlılarına, gariplerine gösteremiyorsanız, vazifenizi yapmıyorsunuz demektir.''
Burada kudret ve şefkatin birleştiğini ifade eden Davutoğlu, kamu düzeni derken, devletin halkına huzur verecek kudrete sahip olmasını kastettiklerine dikkati çekti.
Davutoğlu, 6-7 Ekim ve Gezi olaylarından edindikleri tecrübenin bu olduğunu ifade ederek, kamu düzeni sarsıldığında özgürlüklerin kalmadığını söyledi.
''Molotofa karşı tedbir almak lazım''
Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Paketi'nin Meclis'te görüşüldüğüne değinen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İç Güvenlik Yasası, Meclis'te. Muhalefet partilerimize bir kez daha sesleniyorum: Sayın Kılıçdaroğlu'na, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Demirtaş'a ve her bir milletvekiline. Bir an için kendinizi 6 Ekim gecesi Batman'da düşünün, 7 Ekim gecesi Siirt'te düşünün. Orada yaşayan insanların ne hissettiğini anlayın. Ya da kendinizi dördüncü kattan atılan Yasin Börü'nün babasının yerine koyun. Ya da yakılan, yıkılan bir dükkanın, uzun yıllar emeklerle inşa edilen bir işyerinin gözünüzün önününde yandığını düşünün. Ne hissedersiniz? Bunun özgürlükle ne alakası var? Sonra şunu düşünün, gözünüzün önünde işyeriniz yakılıyor, onu yakanı gördüğünüz halde, onu yakanı biliyorsunuz ama o polis tarafından götürülüyor. Gözaltında bile tutulamadan tekrar karşınıza geliyor ve size 'İşte ben buradayım, yerinizin yaktım, sokağınızı tarumar ettim ama devlet beni 24 saat bile tutamadı' diyor. Orada devletin kamu düzeni koyma kudreti ve anlayışı yerleştirilebilir mi? Biz bu yasayı, bu yasa tasarısını bir gün bir gece rüyada görüp ya da ertesi sabah 'Hadi farklı bir şey yapalım' diye gündeme getirmedik.''
Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarının acı tecrübeleri üzerinden, 15 Ekim'de İçişleri Bakanına "Geleceğim ve bütün bu olayları sizin bakanlığınızda dinleyeceğim. İlgili bütün birimlerimiz olacak ve bazı tedbirler alacağız'' dediklerini aktararak, ''6-7 Ekim olaylarında günlerce uyumadık biz. Valilerimize, sizlere her an ulaşmak için. İçişleri Bakanımız ile gece yarıları olağanüstü toplantılar yaptık, bütün birimlerle" dedi.
Başbakan Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarından bir hafta sonra 15 Ekim'de, Jandarma Genel Komutanı, Emniyet Genel Müdürü, MİT Müsteşarı ile oturup, "Nerede aksaklıklar var, kamu düzenini tesis etmek için nerede sıkıntı var" konusunda tespitte bulunduklarını söyledi.
Toplantıda molotofkokteylinin yasada açıkça tanımlanmadığı için tedbir alınmasının kararlaştırıldığını da anlatan Davutoğlu, bu konuda yapılan eleştirilere değindi.
"Yasada yakıcı madde ibaresinin bulunduğu" yönünde eleştirileri hatırlatan ve bunu kendilerinin de bildiğine vurgu yapan Davutoğlu, "Ama bazı hakimlerimiz, bu yakıcı maddeye molotof denmediği için molotof atan, genç kızımızı veya diğer vatandaşlarımızı yakanı serbest bırakabiliyor'' dedi.
''Onlara göstereceğiniz şefkat, zaaftır''
Molotofkokteylini kanun maddesine koyma zorunluluğunun, bu tecrübelerden geldiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Şimdi Meclis'e gelip şov yapıyorlar, poşuyla yüzlerini kapatarak. Sizin gibi sokakta, sadece folklorik olarak bir poşu kullanana kimse dokundu mu? Ama yüzünü kapatıp, hatta bütünüyle robotik bir görüntüyle bazı maskeler takıp eğer birisi geliyorsa, sonra orada çocukları katlediyorsa molotoflarla, hatta bazen kalaşnikof gibi silahlarla sokağa çıkıp kimlik tespiti bile yapılamıyorsa, kusura bakmayın, bu sokaklar bu teröristlere bırakılmaz, bu vandallara bırakılmaz. İşte burada devletin kudretinin konuşması lazım. Sizin göreviniz böyle bir durum söz konusu olduğunda, tereddüt etmeyeceksiniz. Halka ne kadar şefkatle yaklaşıyorsanız, şehirlerinizi yakmaya kalkışan bu vandallara, bu şiddet yanlılarına da aynı şekilde kudretle yaklaşacaksınız. Çünkü onlara göstereceğiniz şefkat, zaaftır. Onlara göstereceğiniz bazı tolerans ya da 'Şimdilik bekleyelim' demek, zaaftır. Onlara göstereceğiniz şefkat, halktan şefkati esirgemek demektir. Çünkü onlar halka şefkat göstermiyorlar.''
Gezi olayları bahane edilerek, İstanbul'da sokakların, Ankara'da altgeçitlerin ne hale getirildiğini herkesin gördüğüne dikkati çeken Davutoğlu, "Şehirlerimizi korumak bizim görevimiz. Sizin olduğunuz yerde devletin şefkati ve kudreti olacak. Kesinlikle karar almada tereddüt eden, eğer bir yerde bir zorluk varsa oraya gitmek yerine makamında oturan vali görevini ihmal ediyor demektir. Sizin kaderiniz, valilikte bulunan, o vilayette yaşayan halkın kaderiyle aynıdır. Onlar eğer huzurda değilse siz huzurda olamazsınız. Onlar eğer gece uyuyamamışsa siz uyuyamazsınız. Halkın uyuyabilmesi için idareci uyumaz. İdareci olmak, halkın rahat uyuyabilmesi için, uyuyamamak demektir. Sizlerin bu fedakarlıkları yaptığını biliyorum. O olaylar esnasında birçok valimizin ne kadar dirayetle olaylar üstüne gittiğini de biliyorum, bir emniyet müdürümüzün olaylar daha sürerken, halkı nasıl kaynaştırmak için sokağa çıktığını da biliyorum. Geçen gün kendisini tekrar aradım, konuştum. Elhamdülillah daha iyi seyrediyor sıhhati, ölümü göze aldığını biliyoruz.''
''Evinizde suyun akıyor olması devletin kudreti anlamına gelmez''
''Halkla psikolojik bağınız varsa, iyi iletişim kurmuşsanız ve devletin kudret ve şefkat anlamına geldiğini biliyorsanız hizmetin altyapısı oluşmuş demektir'' diyen Davutoğlu, bir köyde su yoksa sizin evinizde suyun akıyor olmasının devletin kudreti anlamına gelmediğin vurguladı.
AK Parti iktidarları döneminde köyünde su akmayan köy, yolu bozuk, ulaşılamayan yer bırakmadıklarını belirten Davutoğlu, ''Geçen Tekirdağ'da ambulansları sefere koyduk. Rakamlar verdiler. Birçok vilayetimizde, Samsun'da birçok yerde de bu rakamları teyit ettik. Daha önce 3-5 ambulans olan yerde şimdi 100-200 ambulans var. Gece uçuşu yapan helikopter ambulanslarımız, ambulans uçaklarımız var'' diye konuştu.
Eskiden her kış Toroslar'da ''Hasta ve hamile için ilçeye giden iki kişi dondu'' diye haber aldıklarını anımsatan Davutoğlu, çünkü devletin onları alabilecek kudretinin olmadığını söyledi. Davutoğlu, ''Ama şimdi var. Bu kudreti kullanacaksınız. 'Bana yardım edecek kimse yok mu' dediğinde bir vatandaşımız, o telaşla baktığında veya büyük bir kaygıyla hastası bir köyde 'Acaba nasıl gidebilirim' diye baktığında, sizin valiliğinizin gönderdiği ambulans onun hemen yanında belirmesi lazım. Sizin hemen vatandaşın yanında olmanız lazım. O andan itibaren halkın devlete bakışı değişir'' diye konuştu.
"Duyarlı bir tavır sergilemenizi bekliyorum"
Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığında, büyükelçilere "Eğer Avrupa'da veya dünyanın herhangi bir yerinde vatandaşımızın gözünden bir damla yaş düşmüşse, o damla yaşı önce bizim büyükelçimiz görmemişse görevini yapmıyor demektir. O dökülen bir damla yaşı önce başkonsolos görecek, büyükelçi görecek" talimatını verdiğini anımsattı.
"Şimdi vilayetlerde de herhangi bir olay olduğunda, vatandaşımızın gözünde bir yaş varsa onu silecek olan sizsiniz" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Vatandaşımız birinin göğsüne dayanıp ağlamak istiyorsa valinin göğsüne dayanacak. Başkasını aramayacak. Akrabasını aramayacak. Siz olacaksınız ve sizin göğsünüze kafasını koyacak ve ağlayacak. Devletin şefkatini hissetmediği zaman halk, devletine aidiyet bağıyla bağlanmaz. Korkuyla aidiyet bağı kurulmaz, korkuyla otorite bağı kurulur. Aidiyet bağı, muhabbetle, aşkla kurulur. Onun için hizmet ederken, ister su götürün, ister sağlık hizmeti, ister yol götürün, o yolun ilk geçen arabası sizin arabanız olacak. Bir deprem mi var, sel mi var, afet mi var, sitem edecekse vatandaş, kızacaksa önce size kızacak. O dalgayı siz kıracaksınız. 'Ya şimdi ben oraya gidersem, vatandaş bana eleştirel yaklaşır, tenkit eder, hatta tepki gösterir' demeyeceksiniz. Tepkiyi size gösterecek ki devlete göstermesin. Tepki size yönelirse siz onu absorbe edersiniz. Ama sizin orada olmamanız dolayısıyla tepkiyi devlete 'devlet nerede' diye gösterirse, işte o zaman devletle bağı kopar. Siz orada olacaksınız, tepkiyi siz çekeceksiniz, nazı, sitemi siz çekeceksiniz, ama 'devlet orada' diyecek halk. O bakımdan sizden, hizmet ederken, güvenlik ve huzur sağlarken, halkla bütünleşik olarak, onlarla beraber olmanız konusunda kesin olarak duyarlı bir tavır sergilemenizi bekliyorum."
İç Güvenlik Paketi
TBMM'de görüşülmekte olan yasa tasarısı bağlamında da bütün muhalefet partilerini basirete ve kamu düzenine sahip çıkmaya davet eden Davutoğlu, "Bu yasayla ilgili olarak normalde farklı düşünen siyasi partilerin, birbirleriyle ihtilaf eden siyasi partilerin, aynı çizgide buluşuyor olması ve yasayı engellemek için gece gündüz hakaret ve her türlü saldırıyla, gayri ahlaki yöntemlerle neredeyse muamele ediyor olması da gerçekten üzüntü vericidir" dedi.
"Ümit ederiz ki kamu düzeni için atılan adımlar doğru anlaşılır"
Davutoğlu, "Ümit ederiz ki 6-7 Ekim olayları ve diğer olaylardan edinilen tecrübelerle kamu düzeni sağlama yönünde atılan bu adımlar, muhalefet partilerimizce de doğru anlaşılır. Hep beraber bu ülkenin geleceği, halkımızın refahı, mutluluğu için gereken adımları atarız" değerlendirmesinde bulundu.
Valilerden bir diğer beklentilerinin de yerelde, vilayet bağlamında, yapılacak koordinasyon olduğunu belirten Davutoğlu, "Sizler hem halkla iyi iletişim kuracaksınız, ama nasıl siz merkezi yönetimle vilayet arasında bir irtibatsanız, halkla sizin aranızdaki irtibatı sağlayacak olanlar da o vilayetin eşrafıdır, eski tabiriyle. Şimdiki tabiri sivil toplum kuruluşlarıdır, kanaat önderleridir, odalardır, o halkın saygı duyduğu her kurum, her kişidir tabiri caizse" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla vilayeti idare ederken, yönetmeyeceksiniz, yönetişeceksiniz. Yeni tabiriyle yönetişim. Yani istişare edeceksiniz. Uygulayacağınız bir prensibi veya bir politikayı, bir projeyi, oranın halkına benimseteceksiniz. 'Ben istedim de olacak' değil, 'Ben istiyorum, siz de kabul ederseniz katılın.' Katılımcı demokrasinin gerçekleşeceği yer Ankara değildir, vilayetlerdir, yereldir. Ne düşünüyorsanız oranın kanaat önderleriyle paylaşın. Oda başkanlarıyla, oranın iş adamlarıyla, önemli özel sektörleriyle, üniversite ile mutlaka... Özellikle de buna... Gittiğimde ben üniversitelerimize hep soruyorum. Nerede? Kampüs nerede? Bazı üniversitelerimiz var ki burada üniversite rektörlerimizin de vebali vardır, valilerimizin de. Ortadan bir nehir geçiyor veya bir şey var. Üniversite kampüsü bir tarafta, şehir bir tarafta. Kampüsle şehir iç içe değil. Fiziken iç içe olmadığı durumlar olabilir kampüs hayatında. Ama o şehre gelen öğrenci, şimdi 81 vilayetimizde üniversite var, bazılarının nüfusu 50-60 bini buldu öğrenci mevcudu, fakat bu öğrencilerin çoğu o şehri tanımadan üniversiteyi bitirip gidiyorlar. O üniversitede olan öğretim üyeleri, şehrin gidişatıyla, ekonomisiyle, mimarisiyle, tarihiyle ilgili, hangi alanda öğretim üyesiyse onunla bir irtibat kurmadan görev ifa edebiliyorlar. Bir şehrimize gittiğimizde, üniversitede, orada yürüyen bir mimari restorasyon dolayısıyla üniversitenin mimarlık bölümüne sordum, 'Siz mi yapıyorsunuz, dışarıdan mı geliyor?' diye. O şehrin üniversitesi, o şehre sahip çıkacak ve o şehir, o üniversiteye sahip çıkacak."
Davutoğlu, "Eski kadim şehirlerimize bakın. Ulu Cami, külliye, şifahane, hamam ve medrese. Sivas'a gidin, Kayseri'ye, Konya'ya eski varsa saray ya da bir konak, onun hemen yanında medrese vardır. Karatay Medresesi, Çifte Minareli Medrese, şehirlere göre... İşte sizden de beklentimiz yönetişim anlayışı içinde, vali olarak, bütün o şehrin ileri gelenleriyle birlikte bir yönetim zihniyeti geliştirmeniz, şehri ve vilayeti birlikte idare etmeye çaba sarf etmeniz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "Bunu yaptığınızı biliyorum. Bu konularda çok güzel örnekleri de her şehir ziyaretimde görüyorum. Bunun daha da yaygınlaşması önemli'' diye devam etti.
"Sık sık komşu valilerle bir araya geliniz"
Komşu vilayetlerin valilerin de sık sık bir araya gelmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Yani Türkiye'de vilayetlerin haritaları veya sınırları birbirini ayırmak için değil, sadece idari bir kolaylık olsun diye. Bazı vilayetlerimiz var ki bir dere bir taraftan doğuyor diğer tarafa gidiyor veya aynı yaylayı paylaşıyorlar ama iki ayrı vilayet. Hatta rekabet halinde iki ayrı vilayet olduğu da olabiliyor. Tatlı rekabetler iyidir, birbirini hayra götürüyorsa, Valiler olarak sık sık komşu valilerle bir araya geliniz" ifadelerini kullandı.
Dün tarımla ilgili yeni bir entegre bilgi yönetim sistemini ilan ettiklerini hatırlatan Davutoğlu, tarımda en çok önem verdikleri projelerden birisinin havza bazlı tarımı teşvik edilmesi olduğunu söyledi.
"İl bazlı tarım olmaz, şu ilin sınırı burası, buradan ötesi ayrı tarım havzası denmez" diyen Davutoğlu, havzaların, sulama projelerinin, barajların, güvenlik konularının bir çok ili bünyesinde barındırdığını ifade etti.
Bunun için sık sık, ikili, üçlü, dörtlü, ne icap ediyorsa, proje bazında mutlaka havza veya komşu vilayet toplantıları yapılmasında fayda olduğunu belirten Davutoğlu, ''Muhtemelen yapılıyordur ama daha sistematik yapılmalı. Doğu Anadolu valileri gibi değil veya Marmara valileri gibi değil, daha da küçük ölçekte, bir kaç, birbirine yakın, irtibatlı vilayetin mutlaka bir araya gelmesi lazım'' dedi.
KOP projesi kapsamında zaten Konya, Karaman, Niğde, Aksaray'ın bir araya geldiğini anlatan Davutoğlu, kalkınma ajanslarının bunu bir ölçüde sağladığını ancak kalkınma ajanslarının da ötesinde vilayetlerin ortak meselelerini konuştuğu platformların olması gerektiğini kaydetti.
Merkezi yönetimle irtibat
Valilerin Türkiye'nin merkezi yönetimi, hükümetin politikaları ile yerel arasındaki irtibatı sağlamalarının da önemine vurgu yapan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ankara'da biz mükemmel politikalar ilan edebiliriz, projeler, planlar. Nitekim 25 büyük sektörel dönüşüm programını, 1350 eylemi ilan ettik Ankara'da. Eğer bunlar sizin tarafınızdan takip edilmezlerse, daha doğrusu bunlar sizin tarafınızdan yerele intibak ettirilemezse... Mesela taşımacılıktan lojistiğe geçiş diye sektörel dönüşüm, yani taşımacılık sektörünü lojistiğe dönüştürmek.. Bunu kim yapacak? Ankara yapmayacak bunu. O lojistik merkezi niteliği taşıyan vilayetler öne çıkacak ve Ankara'nın tespit ettiği bu makro stratejik ekonomik hedefleri kendi alanına uygulayacak. Bu anlamda da hem ekonomik alanda, hem sağlık alanında, eğitim alanında Ankara'da milli düzeyde, ulusal düzeyde geliştirilen büyük projelerin alanda uygulanması görevi sizlerin omzunuzda. Sizler onu ne kadar başarılı bir şekilde alana yansıtırsanız, alanı bu projelerin uygulanması için ne kadar uygun hale getirirseniz, o kadar başarılı olursunuz. Ama Ankara'da güzel projeler ilan edildi, alanda bunun karşılığı yoksa, ticaret odaları, sanayi odaları, bunu göre kendilerini organize edemiyorlarsa, siz onları teşvik edemiyorsanız, bir müddet sonra Ankara'da afaki programların ilan edildiği, alana yansımadığı bir durum doğar. Ya da Ankara'da devleti idare edenler dikkatliyse, ki biz dikkatliyiz, 'bu vali bu görevi burada ifa edemiyor 'demeye başlarız. O andan itibaren de merkezle yerel arasındaki bağ kopar."
Davutoğlu, valilerin ne kadar büyük aşkla, gayretle çalıştıklarına her ziyaretinde şahit olduğunu da değinerek, ama başarının üst sınırının olmadığını söyledi.
''Etrafımızdaki ateş çemberinin ısısını hissettirdiği zor günlerde...''
Başbakan Davutoğlu, "Daha büyük hedeflere yürüyebilmek için, Türkiye'yi 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokabilmek için, etrafımızdaki ateş çemberi, sınırlarımıza doğru böyle kendi ısısını hissettirdiği bu zor günlerde, Irak'ta, Suriye'de, Ukrayna'da bir çok yerde vatanımızı ve milletimizi bu ateş çemberinin dışında tutmak, istikrar içinde kalkınmayı temin etmek için sizlerin gayretlerinize büyük ihtiyaç hissediyoruz" dedi.
Valiliklerin, büyükelçiliklerin bakanlıkların ve başbakanlığın dönemlerle sınırlı olduğuna işaret eden Davutoğlu, hiç kimsenin bu makamlarda baki kalmadığını söyledi.
''Halkın gönlünde yer edinemeyenler tarihte de yer edinemezler''
Ancak bazı valilerin arkalarında iz bıraktığını anlatan Davutoğlu, Konya Valiliği yapmış İzzet Bey, Sivas Valiliği yapmış Halil Rıfat Paşa, Bağdat Valiliği yapmış Mithat Paşa gibi bazı valilerin yaptıkları hizmetlerin hala anlatıldığını, arkalarında iz bıraktığını ifade etti.
Valilere seslenerek, ''Bu ulvi görevi eğer sadece bir bürokratik rutin bir görev olarak görürseniz, isminiz değil yüz yıl sonra, on yıl sonra, bir yıl sonra bile hatırlanmaz'' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Halk kendi arasında konuşurken 'bir önceki vali' diye konuşur, 'şu bey' diye konuşmaz. Ama eğer arkada bir iz bırakırsanız, bir eser bırakırsanız, işte o zaman bir yüzyıl sonra, iki yüzyıl sonra bile evet buradan 'böyle bir vali geçti' der herkes. Sizden bütün beklentimiz, arkanızda güzel bir iz, tatlı bir hatıra, tebessümle bezenmiş bir muhabbet halkası bırakmanız. Halkın gönlünde yer edinemeyen valiler veya devlet adamları tarihte de yer edinemezler. Halkın gönlünde yer edinirseniz, emin olunuz ki bir gün tarih sayfalarında da yeriniz olur. Bizim meselemiz her şeyden önce, siyaset anlayışımız, siyaset zihniyetimiz halkın gönlüne girmektir, halkın gönlünü fethetmektir sonra da o açılan yoldan hep beraber, güzel bir geleceğe yürümektir"
Konuşmasının ardından İçişleri Bakanı Efkan Ala ile 81 ilin valisi ile tokalaşarak, selamlaşan Davutoğlu, Vilayetler Evinden ayrılırken de doğum gününü kutlayan basın mensuplarına teşekkür etti. (AA)